Bu kitap, kadının tarihinin mi talihini, talihinin mi tarihini belirlediğinin sorgulanmasıyla kaleme alındı. Yedi akademisyenin ortak çalışmasıyla, eski Türk kültüründen günümüze uzanan süreçte Türk kadınının günlük yaşamdaki durumu, sosyolojik ve tarihî açıdan okurun beğenisine sunuldu.
Türk kadını, Hakan'ın yanında Hatun olarak devlet işlerinde söz sahibiydi. Tanrıça Umay'dı ve Tomris Hatun… Zaman ilerledikçe, Türklerin yaşam biçimi değişti. Ataerkil düzen ve mülkiyet, kadını sosyal ve idari hayatın dışına itti. Uzunca bir süre bu kabullenişle yaşamak zorunda kalan Türk kadını, Avrupa'daki hemcinslerinin seslerini duyurmasıyla kendilerini hatırladılar. Cemiyetlere ve dergilere sarıldılar. Şiirler ve köşe yazıları yazdılar, mitingler yaptılar. Yetmedi, savaşta cephede yer aldılar. Bu çırpınışlarına, azmin ve başarının vücut bulduğu lider noktayı koydu. Atatürk önderliğinde Türk kadını, küllerinden doğan yepyeni bir ulus devletle birlikte yeniden doğdu. Türk kadınının talihi, tarih sayfalarında yer aldıkça parlamıştı. Ya da talihi parladığı için mi tarih sayfalarında yer alıyordu?
