İttihat ve Terakki Cemiyeti solun Avrupa'da yükselişte olduğu zaman dilimi içerisinde doğmuş ve Türk solunun tohumlarının düştüğü bölge olan Makedonya'da gelişmiştir. Sultan II. Abdülhamid'in istibdadını sonlandırmayı hedefleyen cemiyet, her ne kadar solcu bir oluşum olmasa da, bu amaç için zaman zaman Osmanlı azınlıklarının oluşturduğu sol örgütlerle de temasa geçmiştir. Bu da zaman zaman Osmanlı Devleti'nin cemiyeti ‘ihtilâlci anarşist ve sosyalistlerle' bir tutmasına yol açmıştır. II. Meşrutiyet'in ilânından sonra ise ihtilâlci kimliğinden sıyrılıp evrimci bir kimliğe bürünen cemiyet sola karşı hoşgörülü ve işbirlikçi tavrını değiştirmeye başlamıştır. İktidarı için tehlikeli gördüğü tüm unsurlar gibi solu da susturma yoluna gitmiştir. Bâb-ı Âli Baskını'yla mutlak otorite haline gelip sol muhalefeti susturma yoluna gitmiş olsa bile iktidarına zarar vermeyeceğine inandığı ve ‘millî ve çağdaş bir burjuva toplumu oluşturma' hedefi doğrultusunda faydasını görebileceğini düşündüğü bazı sol akımları da takip etmeye başlamıştır. İşte bu durum Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne devrolan sol mirasta cemiyetin de önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada ise kronolojive tarihsel süreklilik (continuity) esas alınarak, Jön Türkler arasındaki ilk ciddi bölünmenin yaşandığı 1902 Birinci Jön Türk Kongresi'nden İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kendisini feshettiği 1918 İttihat ve Terakki Kongresi'ne kadar cemiyetin sola karşı tavrı analiz edilmeye çalışılmıştır.