Osmanlı Devleti, İstanbul'un topraklarına katılmasıyla birlikte artık bir imparatorluk haline gelmiştir. İmparatorluk yapısına bürünmüş bir devletin ise temel özelliği emperyal bir ideolojiye sahip olması ve bünyesinde her yönden çeşitliliği barındırmasıdır. Fatih döneminden itibaren İmparatorluk olan Osmanlılar, çok dinli, çok etnikli, çok kültürlü ve çok kimlikli bir yapıya bürünmüştür. Ancak bu yapıyı sosyal ve idari açıdan dengede tutabilmesi için sağlam bir zemine oturtması şarttı. O dönemin şartları içerisinde bunu yapabilmesinin en akılcı yolu ise “Millet Sistemi” idi.
Osmanlı Devleti iki hukuk yapısını bünyesinde barındıran bir imparatorluktur. Biri kutsal diğeri emperyal bu iki farklı hukuk yapısını birbiriyle uyumlu hale getirme çabası içindeki en önemli kişilerden biri, Şeyhü'l-İslâm Ebu's-Suûd Efendi olmuştur. Bunu ise büyük ölçüde verdiği fetvâlarıyla sağlamıştır. Özellikle fetvâ mecmuaları, toplumun içine inebilen ve yazılı tarihten daha somut örnekler ortaya koyabilen, Osmanlı toplumunun anlayış ve inançlarını, gelenek ve göreneklerini, kültür ve bilim seviyesini ve en önemlisi günlük hayatına dair izleri yansıtabilen kaynaklar olması açısından son derece mühimdir.
Kitapta, ilk olarak fetvâ ve şeyhü'l-islâmlık kavramları üzerinde durulmuş ve Şeyhü'l-İslâm Ebu's-Suûd Efendi'nin hayatına değinilmiştir. Ardından Osmanlı Devleti'nin toplumsal organizasyonunu sağlayan Millet Sistemi'ne dair genel bir perspektif sunulmuştur. Kitabın esas bölümünü teşkil eden kısımda ise söz konusu sistem sayesinde hem toplumun birbirinden ayrılma alanlarının hem de birleşme alanlarının pratiğe nasıl yansıdığı çeşitli yönlerden irdelenmeye çalışılmıştır. Bu süreç Ebu's-Suûd Efendi'nin fetvalarından izlenmiştir.