Bu çalışmada Türkiye'de akademisyen kimliğinin inşa edildiği anlamlandırma pratikleri sosyal bilimler üzerinden incelenmektedir. Türkiye'de üniversitelerin tarihsel gelişimi ışığında modernleşmenin sancıları ile karşı karşıya kalan akademisyenlerin nasıl bir akademik topluluk oluşturduğu sorusuna toplumsal inşacı bakış açısıyla yorumlar getirilmeye çalışılmıştır. Akademide hayat kalmak için kimliğin beklenti ve deneyim arasındaki gerilimden kaynaklanan bir zeminde ve bireysel çabaya vurgu yapılarak inşa edildiği; topluluğun öncelikle dar bir işbirliği ve paylaşım çevresi olarak anlamlandırıldığı yorumuna ulaşılmıştır. Bilimsel disiplin aidiyeti ve akademisyenler arası serbest tartışma şeklindeki özgürlükler ile tam olarak uyuşmayan bu durum Türkiye'de üniversite tartışmasına yeni bir boyut kazandırma potansiyeli taşımaktadır. Bu kitabı olumsuz bir eleştiri olarak okumak mümkündür. Ancak yazar üniversitenin geleceğini, akademisyenlerin düşünme biçimleri ve eylemlerinden ayrı düşünmemeyi teklif ederek aksi yönde davrandığına inanmaktadır.