1905 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük liman şehri İzmir'in Karantina semtinde Osmanlı uyruğu bir Rum olarak doğan Olga Vatidou, Eylül 1922'deki Büyük Yangının çalkantılı, karanlık günlerinde kendini Atina'da bulur. İmparatorluğun son döneminde milliyetçiliğin yükselişi ve 1912-1922 yılları arasında ardı ardına patlak veren savaşlarla Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Balkan ülkelerinin binlerce vatandaşı memleketlerini terk etmek zorunda kalır. Ancak, bu yıkım, Olga'nın ‘toprağım' olarak nitelendirdiği şehre bir daha geri dönmeyeceği anlamına gelmez. Yunanistan'da bilinen adıyla ‘Küçük Asya Felaketi'nden tam otuz yıl sonra, 1952'de doğduğu şehri, mahallesi Karantina'yı, çocukluğunda oyun oynadığı sokakları, babasının evini bir daha görmek üzere İzmir'e gelir ve seyahatinin notlarını kağıda döker. Bu notlarda en fazla hissedilen duygu, hasrettir. Olga'nın gözünde ‘kederli hatıraları olan' Karantina'daki baba evine duyduğu hasretin notları…Notlar, aynı yıl Atina'da Olga Vatidou'nun kendi çabalarıyla basılsa da, ikinci bir baskı yapmaz ve unutulup gider. Bu notların neredeyse üç çeyrek asır sonra Türkçe'ye tercüme edilmesiyle, Büyük Yangını ve mübadeleyi yaşamış, ancak memleketini tekrar ziyaret edebilmiş bir kadının yazıları da ilk kez Türkçe'de yer bulmuş oldu.