Kanunî Sultan Süleyman'ın 1534'teki Irakeyn seferiyle Osmanlı hâkimiyetine giren Bağdat şehri, Bekir Subaşı'nın ihaneti sonrasında Şah Abbas tarafından 1624'te zapt edilmişti. IV. Murad'ın tahta cülusunun ilk devresine rastlayan bu olay, üzüntüyle karşılanmış ve Bağdat'ın yeniden fethi için Hafız Ahmed Paşa ve Hüsrev Paşa komutasında seferler düzenlendiyse de istenilen netice elde edilememişti. Ayrıca 1635'te fethedilen Revan Kalesi'nin kısa bir süre sonra Safeviler tarafından geri alınması, padişahı büyük bir ordu ile sefere çıkmaya mecbur etmişti. 1638'deki bu sefer neticesinde Bağdat Kalesi fethedilmiş ve akabinde Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalanmıştı. 1638'de Bağdat'ın yeniden fethedilmesi, Osmanlı toplumunda büyük bir sevinçle karşılanmış ve bu olayın anısına çok sayıda fetihnâme kaleme alınmıştır. Bu fetihnâmelerden birisi de Kādî-zâde Ahmed Çelebi'nin Fetihnâme-i Bağdâd isimli eseridir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Kādî-zâde Ahmed Çelebi, Mısır Divanı'nda çavuşluk yapmıştır. Müellif, Mısır kuvvetleri ile 1638'de Bağdat seferine iştirak etmiştir. Eserinde sefer sırasındaki gözlemlerini anlatmıştır.