Osmanlı Devleti'nde çoğalan kent nüfusunun kaliteli ve hijyenik un talebi arttıkça, değirmencilik endüstrisi kendini bu minvalde dönüştürmeye başladı. Sanayileşmenin getirdiği imkânlar değirmencilik faaliyetlerine uyarlanmaya çalışıldı. Bunun neticesinde imparatorluğun liman ve diğer büyük kentlerinde yüksek üretim kapasitesine sahip buhar değirmenleri inşa edildi. Ancak ülkede kurulmaya çalışılan değirmencilik endüstrisi, imparatorluğun içinde bulunduğu az gelişmişliğin sıkıntısını hep yaşadı. Değirmenlerin bulunduğu alanlar her zaman için verimli tarım alanlarına ve kömür madenlerine yakın değildi. Bu nedenle, modern değirmenlerin işletilmesi için yakıt ve tahıl tedariki üstesinden gelinmesi gereken önemli bir problem olarak belirdi. Değirmen işletmecileri, bu problemi aşmak için ihtiyaç duyulan hammaddeyi deniz yoluyla daha kolay taşımak düşüncesiyle değirmenleri çoğunlukla liman kentleri veya limanlarla bağlantısı olan yerlerde inşa ettiler. Bu çalışmada, buhar gücünün ve diğer teknolojik aksamın değirmencilik endüstrisine uyarlanması, geleneksel değirmenler ile buhar değirmenlerinin rekabeti, son olarak halkın ve devleti idare edenlerin bu yeni tesislere çevre temizliği ve güvenlik çemberinden bakışı üzerine durulmuştur.