İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından ortaya çıkan iki kutuplu dünya düzeninde Türkiye, batılı devletlerden yana tavır almış ve Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerini eski yoğunluğunda devam ettirmemiştir. Aynı dönemde Stalin yönetiminin Türkiye üzerine yürüttüğü tehdit içerikli politikalar, Türkiye'nin batılı devletlerin tarafında yer almasını kolaylaştırmıştır. Türkiye, bu gerilimli dönemlerde Sovyet tehlikesini bir iç politika haline getirmiş ve ülke içerisinde “ilerici aydın” olarak nitelendirilen isimlerin tasfiyesine başlamıştır. 1947'de Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi hocalarına “komünist” suçlaması ile başlayan tasfiye hareketi, Türkiye'yi dış ve iç politikada geri dönülemez bir değişime sürüklemiştir. Türkiye'de “cadı avı” şeklinde gelişen bu olaylar silsilesinde ülke içerisinde belirli gruplar yürüttükleri anti-komünist yapılanmaları tarihte ilk defa “Komünizmle Mücadele Dernekleri” çatısı altında kurumsallaştırmıştır. İlk olarak 1948 yılında İstanbul Beşiktaş'ta kurulan dernekler tarih içerisinde çeşitli evrelerden geçmiştir. 1985 yılında kapanana kadar Türk siyasal hayatında birçok olayda etkili olmuş ve çeşitli isimlerin Türk siyasetine girmesine vesile olmuştur.