27 Mayıs ve 12 Mart askeri müdahalelerinden sonra siyasal alan ordu eliyle yeniden tanzim edilmiştir. 12 Eylül Darbesi'nden sonra ordunun tahkim ettiği 1980'li yıllarda Kenan Evren'in “Parti Enflasyonu” olarak nitelendirdiği siyasal yelpaze daraltılırken, ordunun desteklediği MDP karşısında ANAP tek başına iktidar olmuştur. 1987 referandumuyla siyasi yasaklı liderlerin partilerine geri dönmesiyle 12 Eylül öncesinin siyasal atmosferi yeni aktörlerin de ilavesiyle çeşitlenmiştir. Orduyu ürkütmeyen bir politik atmosferin hâkim olduğu bu dönemde sistemin ötekisi RP ve HEP yeni aktörler olarak öne çıkmıştır. Kürt ve muhafazakâr seçmenden büyük oranda oy alan HEP ve halefleri ile RP/FP, 90'lı yıllar boyunca ordu ve merkez partiler tarafından “ortak düşman” ve “öteki” olarak görülmüştür. Bahse konu dönemde partiler arası ilişkiler ve koalisyon “ortak düşman” söylemi ve parti liderlerinin çıkarlarına göre şekillenmiştir. Turgut Özal'dan Mesut Yılmaz'a, Süleyman Demirel'den Tansu Çiller'e ve Necmettin Erbakan'dan Deniz Baykal'a; ANAP'tan Refah'a dek birçok siyasi lider ve partinin politika ve pratiklerinde paradoksal çok sayıda örnek mevcuttur. Paradoksal örneklerin görüldüğü bu dönem, aynı zamanda, sonraki süreçte siyasal alanı biçimlendiren “öteki” yeni aktörlerin kök saldığı dönemdir. Bu mütevazı çalışmada, 12 Eylül Darbesi'nin gölgesinde şekillenen ve etkileri günümüze dek süren iktidar-muhalefet ilişkilerine odaklanılmıştır.