1920 yılında Türkiye Devleti'nin kurulmasıyla beraber Anadolu'da toplumsal alanda büyük değişimler yaşandı. Bu değişim sürecinde toplumun en küçük birimi olan aile kurumu ve aileyi oluşturan bireylere dair yeni algılamalar söz konusu oldu. Özellikle çocuk ve kadına yönelik algının yeniden kurgulandığını söylemek mümkün. Türkiye'de yeni rejim, Osmanlı'dan devraldığı toplum yapısı içerisinde özellikle kadın ve çocuk hayatının çağın gerisinde kaldığını fark etmiş, çocuk ve kadın hayatını iyileştirici bir dizi düzenlemeler yapmıştır. Yapılan propaganda ve yasal desteklerle çocuğun aile ve toplum içindeki yeri daha iyi bir konuma getirilmek istenmiştir. Atatürk Dönemi'nde çocuk geleceğin teminatı, vatanın güçlenmesinde önemli bir unsur olarak ele alınmış çocuk himayesi, eğitimi, sağlığı gibi konularda sosyal duyarlılık yaratılmak istenmiştir. Atatürk Dönemi'nde Türkiye'de kadına dair algılamalar, aile ve toplum içerisindeki rollerinin geçirdiği değişime göre ortaya çıkmıştır. Yeni anlayışa göre kadın ruhen ve bedenen sağlıklı bir birey, çocuk bakımında yetkin kişi, çalışma hayatının önemli bir parçası, aile ve toplum içinde erkeklerle haklar bakımından eşit statüde bir vatandaş olmalıdır. “Atatürk Dönemi'nde Çocuk, Kadın ve Aile Algısı” adlı çalışmam doktora tezimden üretilmiş olup, Türkiye Devleti'nin kuruluşundan 1938' e kadarki süreçte kadın, çocuk ve aile hayatında geçirilen büyük değişimler ve algılamalar sosyal, ekonomik, siyasal boyutları ile ele alınarak, okuyucuların dikkatine sunulmuştur.