Asya Kalkan'ın yüksek lisans tezinin geliştirilmiş hali olan bu kitap, DP'nin demokrasiye indirdiği son darbe olarak tarihteki yerini alan Tahkikat Komisyonu'na ilişkindir. Oysa 1950'de Türkiye, Atatürk'ün hayali olan Demokrasi Devrimi'ni tamamlamış, demokratik bir seçimle iktidar değişimini başarabilmişti. Cumhuriyetin bu son devrimi ile bir tek parti yönetiminin seçimle iktidarı muhalefete devredebileceğinin istisnai bir örneği dünyaya gösterilebilmişti. 14 Mayıs 1950'de gerçekleşen ve tüm dünyada hayranlık uyandıran bu demokratik devrim, Ortadoğu coğrafyası için masalsı bir etki yaratmıştı. 1945'ten itibaren CHP'nin başlattığı demokratikleşme adımlarını DP de iktidarının ilk yıllarında sürdürmüştü. Ancak İkinci Meşrutiyet'ten beri devam ede gelen parti kavgaları 1950'li yıllara da damgasını vurmuş ve muhalefete tahammülsüzlük DP'nin en zayıf noktasını oluşturmuştu.
Toplumun tüm kesimlerinin desteğini kazanarak iktidara gelen DP sonraki yıllarda giderek otoriterleşmiş ve kendi içerisindeki farklı seslere bile tahammül edemez noktaya gelmişti. CHP de bu süreçte kendi küllerinden yeniden doğabilmiş ve İnönü'nün liderliği sayesinde yeniden iktidar alternatifi olabilmişti. Çoğunluk sistemine dayanan seçim sistemi, yürütmenin yasama organı üzerindeki baskısı ve gücü, 1924 Anayasasının yarattığı boşluklar ve ama en önemlisi de demokrasi kültürünün zayıflığı, 1950 mayısında başlayan demokrasi rüyasının 1960 mayısında darbeyle sonuçlanmasını beraberinde getirdi. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın hakemlik yapmak yerine siyasal ortamı germesinin sonuçlarının çok yıkıcı olduğunu hatırlatmak isterim.
İşte Tahkikat Komisyonu darbeye giden sürecin son halkasıdır. Sadece DP'lilerden oluşan, muhalefetten bir temsilci bile alınmayan bu komisyon, İstiklal Mahkemeleri gibi olağanüstü yetkilerle donatılan bir yargı organı niteliğindedir. Ancak bir farkla, neredeyse o mahkemelerden 40 yıl sonra ve demokrasi döneminde kurulmuşlardır. Yürütme organının emrindeki yasama organı olan Meclis'te DP Meclis Grubu üyelerinden oluşan bu yargı organı, kuvvetler birliğinin yürütme organının elinde nasıl bir faciaya dönüşebileceğinin tipik örneğidir. Yargının siyasetin emrine girmesinin yol açtığı facia, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Yassıada mahkemelerinde de varlığını ne yazık ki sürdürecektir.